Skip to content Skip to footer

Nasıl akışta oluruz?

Akışta olmak ya da anda olmak farkedilemeyen sadece deneyimlenen bir haldir. “OLma” halidir. Tıpkı Osho’nun söylediği “Meditasyon yapma, meditasyon ol.” gibi.

Bizler zihin alanından yönetildiğimiz her an sisteme, akışa, ana müdehale ediyoruz. Bir durum ya da konu içerisindeyken akışta olup olmadığımızı sorguladığımız her an akıştan çıkarız. Olanı olduğu haliyle kabul ederek devam ettiğimiz sürece akışta kalıyoruz.

Bir kuşun uçuşunu düşünelim: Uçarken “Acaba şuan uçmasam mı?” dediği anda düşer. Peki hiç bir anda dışarıdan bir etken yokken düşen kuş gördünüz mü? Ya da rüzgarda uçmayan bir yaprak? Ya da dalgalara inatla tutunmaya çalışan bir yosun? Doğada olanın aksine, tüm bu inatlaşan ve ana yapıyı bozmaya çalışan bizim zihnimizdir.

Akış tam olarak olana, içsel ve dışsal faktörlerin hepsine teslim olabilme halidir. Teslimiyet enerjisi bazı inanışlara göre kadersel bir yaklaşım olarak gelebilir. Ama burada anlatmak istediğim bu değil. Bizim kendi yolumuzda, kendimize ne kadar müdehale ettiğimiz. Örneğin; bir ilişki içerisinde daha önceki ilişkiden yaşadığımız bir durumu yansıtırsak şuna gerçekleşen ilişkinin akışına karşı gelmiş oluruz. Oysa ki her an kendi potansiyelini taşır ve her olay birbirinden izin verdiğimiz süre bağımsızdır.

Bu nedenledir ki akışta olmak için zihni kalbin ellerine teslim etmek gerekiyor. Kalpten hayatı yaşabilmemiz için bir süre nefes, yoga, yüzme, müzik, resim, yürüyüş,.. gibi alanların en az birinde derinleşerek kalple bağlantı kurabiliriz. Bu alanların dışında en önemlisi her insan meditasyon alanında kendi içsel yolculuğunda güçlenmelidir. Bu güçlenme günlük hayat akışımızda aldığımız kararları yerine getirmede, eylemde bulunmada, kolaylıkla adım atmada, hayatımızı dilediğimiz gibi yaşabilmede bizlere rehber olacaktır.

Peki sen kendine, akışa ne kadar müdehale ediyorsun?
Müdehale ettiğinin farkındaysan bunu dönüştürmek için neler yapabilirsin?

Aşk’la.
Melis Işık